Bölgeler
Ruhunuzun Savaşı
Paris’te Zafer Takı anıtında Napolyon’un savaştığı ve kazandığı savaşların bir listesi bulunur. Ancak bu listede çok önemli bir savaş eksiktir. Evet! Tarihi Waterloo Muharebesi. Bu savaş kaybedilmişti. İşler tersine dönmüştü. Bu önemli savaşı kaybettiği için bütün arzuları yıkılmıştı. Bunun üzerine sürgüne gönderilmiş ve nefret edilen bir adam olarak hayatını kaybetmişti. Napolyon’un tüm dünyayı kazanıp Waterloo Savaşını kaybetmesinin ona nasıl bir kazanç sağlayabilirdi? Şanı, şöhreti ve serveti bir anda yok olmuştu. Geçmişteki tüm zaferleri, bu ezici mağlubiyet karşısında ona hiçbir fayda sağlamamıştı. Bu savaşı kaybetmekle her şeyini kaybetmişti.
Sevgi…her dilde çok güzel bir kelimedir. Aklınıza ne getiriyor: şefkat mi, ilgi mi, sıcaklık mı, nezaket mi, anlayış mı, güvence mi veya annenizi mi? Ama kendiniz düşünün, bu güzel kelime gerçekten ne anlama geliyor? Sevilmek istiyor musunuz? Seviyor musunuz? Sevginin karşıtlarından bazıları şunlardır: nefret, güvensizlik, bencillik ve savaş. Sevgiye ne kadar muhtaç olduğumuzu anlamak için dünyada ve pek çok ailede hakim olan koşullara bakmamız yeterlidir. Eğer Tanrı’ya nasıl ulaşacağınızı bilmiyorsanız, yüreğinizi O’na açın ve O sizi duyacaktır. Hiç kimseye, hatta Tanrı’ya bile güvenemeyeceğinizi hissediyorsanız, bunu O’na söyleyin. Sonra O’ndan size yolu göstermesini isteyin. 1. Korintliler 13:1-8, 13
Dostunuz İsa Size O’ndan bahsedeyim. Bu anlatıyı İncil’de okuruz. İncil gerçektir. Tanrı’nın sözüdür. Tanrı dünyayı ve içindeki her şeyi yaratandır. O, göğün ve yerin Rabbidir. Her şeye hayat ve nefes verir. İsa dünyaya küçük bir bebek olarak geldi. Dünyadaki babası ve annesi Yusuf ve Meryem’di. Bir ahırda doğdu ve bir yemliğe yatırıldı. Bazı insanlar İsa’yı sevmiyordu. O’nu kıskanıyor ve hatta O’ndan nefret ediyorlardı. O’ndan o kadar çok nefret ediyorlardı ki, O’nu öldürmek istiyorlardı. Korkunç bir günde İsa’yı çarmıha çivileyerek öldürdüler. İsa yanlış bir şey yapmamıştı ama siz ve ben yanlış şeyler yaptığımız için bizim yerimize ölmesi gerekiyordu.
Size iyi bir haberim var! Size yardım edebilecek biri var. Bu kişi günahlarınızı bağışlayabilir ve size kalıcı mutluluk verebilir. Onun adı İsa’dır. Size O’ndan bahsedeyim. Babası, Tanrı, dünyayı yaratan kişidir. Dünyadaki her şeyi O yarattı. Sizi ve beni yarattı. Tanrı bizi seviyor. O dünyadaki herkesi seviyor. Tanrı bizi o kadar çok seviyor ki, biricik Oğlu İsa’yı bu dünyaya gönderdi. İsa bu dünyadayken hastaları iyileştirdi ve üzgün olanları teselli etti. Kör gözleri açtı. İnsanlara birçok şey öğretti. İsa, Babası’nın size ve bana olan büyük sevgisini anlamamızı istiyordu. Babası’nın sevgisini açıklayan bir anlatı verdi. Bunu Kutsal Kitap’ta, Luka 15:11-24 ayetlerinde okuyabilirsiniz.
Sizin İçin Cevap
Bir gün İsa arkadaşlarıyla birlikte yolculuk ediyordu. Samiriye’de bir köye geldi. Arkadaşları yiyecek almaya giderken İsa dinlenmek için bir kuyunun yanına oturdu. İsa orada otururken bir kadın kuyudan su almaya geldi. İsa kadına, “Bana biraz su verir misin?” diye sordu. Kadın şaşırdı. “Benden su mu istedin?” diye sordu. “Benim bir Samiriyeli olduğumu ve Yahudiler’in bizimle hiçbir iletişimi olmadığını bilmiyor musun?” İsa nazikçe yanıtladı: “Eğer Tanrı’yı ve kiminle konuştuğunu gerçekten bilseydin, benden sana yaşam suyunu vermemi isterdin. Bunu seve seve yapardım.” Kadın şaşkınlıkla İsa’ya baktı. “Efendim,” dedi, “Kuyu çok derin. Çekecek bir şeyiniz yok. Bu yaşam suyunu nasıl çıkaracaksınız?
İnsanlar yorgun ve endişeli. Hiç kuşkusuz yönlendirilmeye, tavsiyeye, güvenceye ve özgüvene ihtiyaç var. İç huzuru istiyoruz ve buna ihtiyacımız var. İç huzuru- ne büyük bir hazinedir! Peki bu kadar çok çatışma ve umutsuzluğun, kargaşa ve sıkıntının olduğu bir dünyada bu hazine bulunabilir mi? Büyük arayış devam ediyor! Birçok insan huzuru şan ve şöhrette, zevk ve güçte, eğitim ve bilgide, insan ilişkilerinde ve evlilikte arıyor. Kafalarını bilgiyle, cüzdanlarını zenginlikle doldurmak istiyorlar ama ruhları boş kalıyor. Diğerleri uyuşturucu ya da alkolle hayatın gerçeklerinden kaçmaya çalışıyor ama aradıkları huzur ellerinden kaçıyor. Nihayetinde boş ve yalnızdırlar; hala sorunlu bir dünyada, sorunlu bir zihinle yaşarlar.
Herkes bir şeye tapar. Bazı insanlar nesnelere, bazıları bir insana, bazıları bir imgeye ve bazıları da kendilerine tapar. Tanrılarına olan bağlılıklarını çeşitli şekillerde ortaya koyarlar. Çok sayıda insan tanrılarına bağlılıklarını sunarken, yüreklerinde devam etmekte olan bir özlem ve çığlık vardır. Bu insanlar ruhlarının çığlığı için ancak geçici bir rahatlama bulabilirler ve yarınlarıyla yüzleşmek için çok az cesaretleri olur. Geleceğin de geçmişle aynı olması onları hayal kırıklığına uğratır. Hizmet ettikleri tanrı yaşamlarındaki boşluğu dolduramamaktadır. Siz kime tapıyorsunuz? Tanrınız nerede yaşıyor? Yaşıyor mu? Bugün sizin için ne yaptı? Bugün onunla konuştunuz mu? Yüreğinizin çığlığına cevap verdi mi? Neye inanıyorsunuz?