Bölgeler
Fransa’nın başkenti olan Paris’te, Komutan Napolyon’un anısına dikilmiş bir anıt yer almaktadır. Napolyon, on sekizinci yüzyılın sonlarına ve on dokuzuncu yüzyılın başlarına doğru, Avrupa’da korkulan bir adam haline gelmişti. Savaşlardaki meşhur zaferleri ve etkileyici fetihleri o kadar büyük boyutlara ulaşmıştı ki, İngiltere hariç neredeyse tüm Avrupa onun kontrolü altına girmişti. Bu hırslı komutan tüm dünyayı kontrol etme arzusuyla yanıp tutuşuyordu.
Sevgi…her dilde çok güzel bir kelimedir. Aklınıza ne getiriyor: şefkat mi, ilgi mi, sıcaklık mı, nezaket mi, anlayış mı, güvence mi veya annenizi mi? Ama kendiniz düşünün, bu güzel kelime gerçekten ne anlama geliyor? Sevilmek istiyor musunuz? Seviyor musunuz?
Bir arkadaşım var. Şimdiye kadar sahip olduğum en iyi arkadaş. O kadar içten ve gerçek ki, sizin de O’nu tanımanızı isterim. Onun adı İsa. İşin muhteşem yanı, O sizin de arkadaşınız olmak istiyor. Size O’ndan bahsedeyim. Bu anlatıyı İncil’de okuruz. İncil gerçektir. Tanrı’nın sözüdür. Tanrı dünyayı ve içindeki her şeyi yaratandır. O, göğün ve yerin Rabbidir. Her şeye hayat ve nefes verir.
Mutlu bir insan mısınız? Korku ve günahın getirdiği suçluluk duygusu mutluluğunuzu ortadan kaldırabilir. “Nasıl mutlu olabilirim?” diye düşünebilirsiniz. Size iyi bir haberim var! Size yardım edebilecek biri var. Bu kişi günahlarınızı bağışlayabilir ve size kalıcı mutluluk verebilir. Onun adı İsa’dır. Size O’ndan bahsedeyim. Babası, Tanrı, dünyayı yaratan kişidir. Dünyadaki her şeyi O yarattı. Sizi ve beni yarattı. Tanrı bizi seviyor. O dünyadaki herkesi seviyor. Tanrı bizi o kadar çok seviyor ki, biricik Oğlu İsa’yı bu dünyaya gönderdi. İsa bu dünyadayken hastaları iyileştirdi ve üzgün olanları teselli etti. Kör gözleri açtı. İnsanlara birçok şey öğretti.
Sizin hakkınızda her şeyi bilen biri olduğunu biliyor musunuz? Tanrı’nın Oğlu İsa, şimdiye kadar yaptığınız her şeyi biliyor. Dünyayı ve içindeki her şeyi O yarattı. Geçmişi, bugünü ve geleceği bilir. Sizi seviyor ve sizi günahtan kurtarmak için bu dünyaya geldi. Yaşamınız için size mutluluk getirecek bir planı vardır. Bir gün İsa arkadaşlarıyla birlikte yolculuk ediyordu. Samiriye’de bir köye geldi. Arkadaşları yiyecek almaya giderken İsa dinlenmek için bir kuyunun yanına oturdu. İsa orada otururken bir kadın kuyudan su almaya geldi. İsa kadına, “Bana biraz su verir misin?” diye sordu.
“Huzur! Uluslarımız, evlerimiz ve en önemlisi yüreklerimiz ve zihinlerimiz için huzur nerede?" Bu çaresiz çığlık çağlar boyunca duyulmuştur. Bu sizin de yüreğinizin çığlığı mı? İnsanlar yorgun ve endişeli. Hiç kuşkusuz yönlendirilmeye, tavsiyeye, güvenceye ve özgüvene ihtiyaç var. İç huzuru istiyoruz ve buna ihtiyacımız var. İç huzuru- ne büyük bir hazinedir! Peki bu kadar çok çatışma ve umutsuzluğun, kargaşa ve sıkıntının olduğu bir dünyada bu hazine bulunabilir mi?
Herkes bir şeye tapar. Bazı insanlar nesnelere, bazıları bir insana, bazıları bir imgeye ve bazıları da kendilerine tapar. Tanrılarına olan bağlılıklarını çeşitli şekillerde ortaya koyarlar. Çok sayıda insan tanrılarına bağlılıklarını sunarken, yüreklerinde devam etmekte olan bir özlem ve çığlık vardır. Bu insanlar ruhlarının çığlığı için ancak geçici bir rahatlama bulabilirler ve yarınlarıyla yüzleşmek için çok az cesaretleri olur. Geleceğin de geçmişle aynı olması onları hayal kırıklığına uğratır. Hizmet ettikleri tanrı yaşamlarındaki boşluğu dolduramamaktadır. Siz kime tapıyorsunuz? Tanrınız nerede yaşıyor? Yaşıyor mu? Bugün sizin için ne yaptı? Bugün onunla konuştunuz mu? Yüreğinizin çığlığına cevap verdi mi? Neye inanıyorsunuz?